Analiz

Salgında Ebeveyn Olmak

maskeli aile

Salgında Ebeveyn Olmak

Yazar: Selen Yıldız

COVID-19 salgını ile dünyada pek çok insanın yeni tanıştığı uzun süre evde kalma deneyimi ya da izole olma durumu veyahut sosyal mesafeli yeni normal durumu, şüphesiz büyük bir kısmımızın kaygı seviyelerini yükseltmiştir. Bununla birlikte evde bir de çocuk sahibi olan anne/baba, sadece kendine karşı sorumlu insanlara oranla çok daha fazla endişe duymaktadırlar. Bunun en temel sebebi kendi yaşadığımız yüzyılda, tüm dünyanın çaresizliğini bu kadar derinden hissetmektir. Koca koca devletlerin her gün onlarca insanın vefat haberini vermesi, derin çaresizlik hissini artırmaktadır. Özgürlüğümüzün temeli olan seçim yapabilme duygusunun salgın ile yok olması hepimizin üzerinde bir hayli olumsuz etki yarattı. Bu paradoksal seçim yoksunluğunun yarattığı stres, ebeveynlerde daha derinden hissedilmektedir.

Her dönemde çocuk sahibi olmak, ona yetişkin olma yolculuğunda rehberlik etmek güçtü, fakat salgın bu zorluğun artmasına ve bunun yanında birçok akıl karışıklıklarının yaşanmasına sebep olmuştur. Dünyanın hemen her yerinde örgün eğitime ara verilmiş, çocuklar evlere kapanmış, ebeveynlerin bir kısmı işlerini kaybetmiş, bunca yaşanan sorunların üstüne bir de ekonomik zorluk neticesinde kapana sıkışmışlık hissi olağan bir durumdur. Kendi anne babalarından çok daha fazla zorlukla mücadele etmek zorunda olan ebeveynlerin bu travmayı kolaylıkla atlatacaklarını söylemek, boş bir hayal olur.

Evde çocukların kişisel bakımlarını sağlamaktan ziyade asıl ihtiyaçları olan sosyal ortamı sağlayamamak, ebeveynler için daha yıpratıcı olmaktadır. Okul sadece eğitim alacakları, dört duvar bir mekân olmaktan çok çocukların sosyal gelişimlerini tamamlaması için var olan bir yaşam alanıdır. Orada yaşadığı sosyal deneyimin evde aktarılması mümkün değildir. Çocukların akran iletişiminin, okul gibi sosyal kurumların içinde yaşamasının psikososyal dinamikleri açısından da önemi oldukça fazladır. Çocuklar ve gençler, küresel salgın sırasında ortaya konan kısıtlamaları ya da yeni düzene uymayı çok zor bulabilirler, ki bu durum olağandır. Yetişkinlerin dahi ne yapacağını kestirmediği bir ortamda, çocukların uyum sağlayamaması normal karşılanmalıdır. Çocukların oyun alanlarından ve arkadaşlarından uzak durmaları zor olabilir. Epeyi bir süredir akademik anlamda araştırılan “sağlıklı ebeveynlik” olgusu COVID-19 salgını sırasında daha da önem kazanmıştır. Bu yazının temeli de salgın sırasında ve sonrasında sağlıklı ebeveyn olabilmek üzerine kurgulanmıştır.

Aileler Açısından Salgın Sürecinin Yönetimi

Bir bireyin doğduğu andan altı yaşına kadar geçen süre psikolojik, sosyal gelişimi ve kişilik özelliklerinin temelinin oluştuğu zaman dilimidir. Bu süreçte bilhassa ebeveynle olumlu ilişki geliştirmenin önemi tartışmasızdır(Öngider, 2013). Bu dönemde çocukların en yakın sosyal çevresi ailesidir. Bundan dolayı erken çocukluk döneminde üçlü (anne/baba/çocuk) ilişkinin korunması, ilişkinin boyutlarını belirlemek, çevresel etkiler açısından değerlendirmek, ilişkinin temel değişkenlerini bilmek önemlidir (Saygı ve Balat, 2013). Çocukların bir birey olarak değerlendirilmesi ve kendine ait karakterinin olduğunun bilinmesi, ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkileri etkilemektedir (Wamboldt, 2000). Ebeveynler ile sağlıklı iletişimi olan çocukların, hayata dair daha sağlam adımlar attığı ve duygusal bütünlüğünü sağlamada zorluk çekmediğini bilinmektedir.

Gitgide daha bireyselleştiğimiz ve koca koca ailelerden çekirdek aileye kapandığımız bu dönemde ebeveyn olmanın sorumluluğu da epeyce arttı. Bir nesil önceki ebeveynlerin derdinin organik gıda olmadığı, dijital ortam ile mücadele içinde olmak zorunda olmadığı düşünüldüğünde, şu an ebeveyn olmak bir hayli zor hale gelmiştir.

Çevrimiçi Ebeveynlik

Kendimizi salgından dolayı sınırlamak, yeni birçok cephede mücadele edeceğimiz anlamına gelmesinin yanı sıra genç ya da çocuk enerjisinin kafa karıştırıcı durumu ile uğraşan ebeveynler için ekran karşısındaki zaman hem bir nimet hem de bir lanet gibi hissedilebilir. Aynı zamanda çok ihtiyaç duyulan dikkat dağıtıcı şeyler sunması ile bizim iyi ebeveyn olup olmadığımız hususunda da bir miktar şüphe ve suçluluk uyandırmaktadır.

Salgın süreci çocuklar ile birlikte evde kapalı kalmanın olumsuzluklarının yanında bazı olumlu tarafları da beraberinde getirmiştir. Öncelikle çoğumuz hayatın koşuşturmasından izole olup kendimizi sorgulayacak vakit bulabildik. Üretim odağından ne kadar uzaklaştığımızı, tüketme arzusunun bizi nasıl hâkimiyeti altına aldığını gördük. Ancak kendimiz ile olan içsel yolculuğumuz, eğer ki bir çocuğumuz var ise çok süremedi. Enerjimizi ve ilgimizi çocuğumuzla paylaşmak durumda kaldık. Kendi çocuğumuza, var olmasına sebep olduğumuz bizden bir parçaya, ne kadar uzak kaldığımızı görebilme fırsatı elde etmiş olduk. Hayatın telaşı içerisinde kreşlere, okullara veya bir başkasına emanet ettiğimiz çocukların, tüm sorumluluğunu bir anda almak ağır geldi. Yarı zamanlı yaptığımız annelik/babalık görevimizin ansızın tam zamanlı olmasının şaşkınlığıyla baş başa kaldık. Şüphesiz ki doğadaki diğer canlılar gibi insan da zor durumlar ile başa çıkma becerisi yüksek bir varlık. En çok tökezlediğimiz konu sorumluluklarımız olsa da yeni normale uyum sağlamakta bu sınavı da atlatacağımızı düşünüyorum.

Bu süreçte çevrimiçi eğitimlerin devam etmesi ebeveynlere yardımcı olsa da fiziksel aktivite yapma isteğinin doruklarda olduğu erken yaş çocukları için yeterli olmadı. Sürekli etkinlik bekleyen çocuklara, cevap olarak ellerine tablet ya da telefon veriliyor. Çoğu kez anne ya da babanın işlerini evden yürüttüğü için kendine vakit ayıramaması ve çocuklara susturucu niyetiyle verdiği bu cihazların kurtarıcı olması olağan olarak düşünülebilir. Sürekli etkinlik yapmak, ev ortamı için mümkün olmadığından aileler bu yola başvurmakta haklı gibi dursalar da uzun süren ekran izleme etkinliği, geriye fizyolojik ve psikolojik hasarlar bıraktığı yönünde çalışmalar var. Amerikan Pediatri Akademisi tarafından salgın sürecinde yayınlanan yazıda (AAP, 2020) ekran kullanımının süresine dikkat çekilmiş ve çocuklar ile bu dönemi en hafif hasarla ve keyifli geçirmenin yolları hakkında önerilerde bulunulmuştur.  Bu zaman, çocuklar için üzücü olsa da ebeveynler bu aşamada onlara yardım etmede çok önemli bir rol oynamaktadır.

Çalışmanın konusu olan çocukların, %95’den fazlasının ekran ilgili olduğu görülmektedir. Kaygı yaratıcı kısımları olmasına rağmen yeni nesil için ekransız bir yaşam hayali kurmak ya da bunun olmasını beklemek, gerçek ile ilişkinin kopması anlamına gelmektedir. Bu neslin dijital yerliler olduğu düşünüldüğünde, her ne koşulda olursa olsun, çevrimiçi etkileşimli yaşam vazgeçilmezleridir. Bugün birçok evde telefon, tablet ya da bilgisayar kullanım oranı çok yüksek olmasa bile televizyon hemen hemen dünyanın her yerinde her evde mevcuttur. Grafiğin konusu olan araştırmanın (Tamana, Ezeugwu, Chikuma, Lefebvre, Azad, Moraes, 2019) sonucu okul öncesi dönemde artan ekran süresi dikkatsizlik sorunlarıyla ilişkilidir. Ekran süresinin çocuklarda değişik psikolojik etkileri olduğu kanısı toplumda yaygın olsa da bilimsel olarak kanıtlanmış bir araştırma henüz bulunmamaktadır. Bununla birlikte, her çocuğun mental ve fiziksel gelişimi farklıdır. Dolayısıyla salgın döneminde, uzun süreler ekran ile yakın bağ kurmasını engellemekten ziyade gelişimine faydalı içerikler olan uygulamalara yönlendirmek, bu durumu en az hasarla atlatma seçeneği olacaktır.

tablette oynayan çocuklar

Dijital ortamda var olmak yaşamanın gerekliliği olarak düşünülürse, çevrimiçi ebeveyn olmak bir gereklilik haline gelmiştir. Çocuklarına karşı sorumluluğu aslında rehberlik olan ebeveynler, onların dijital hayatlarında da aynı misyonu sürdürmelidirler. Tehlikeli içerikler, gelişimlerini etkilediği hatta erken ergenliğe sebep olduğuna dair yapılan araştırmalar (Li ve Kirkup, 2007) mevcuttur. Bu durum ailelerin sorumluluğunu kat ve kat artırmaktadır.

Salgının yarattığı okuldan mahrum hayatlar, çocuklara alternatif sunmayı zorunlu kılmıştır. Bu durum evde işlerini yürütmeye çalışan anne-babanın hem çocuğun gelişimi ile ilgilenmesini hem de kafasına üç-dört şapka takmasını gerektirmektedir. Bu durumun mental bir yorgunluk yaratmasının yanı sıra yetememe durumu da oldukça zordur. Bu yüzden bireysel işlerimizi yaparken evdeki çocukların belli miktarda ekran ile kalması çok büyük bir sorun yaratmamaktadır.

Zorlu Küresel Dönemlerde Sağlıklı Ebeveyn Olmak

Ortalama bir kişinin hayatı boyunca yaşadıkları her zaman aynı doğrultuda olmayabilir. Kimi zaman hayat güler yüzünü gösterirken kimi zaman beklemediğimiz ya da istemediğimiz durumla karşı karşıya kalabiliriz. Dünya salgın tarihine bakıldığında aslında, bulaşıcı hastalıklar son 100 yıl içinde çok da dünyanın uzak olduğu bir olgu değildir. Bölgesel veya az etki gösteren düzeyde çokça salgın tehlikesi atlatılmıştır. Fakat COVID-19 salgını, şu an hayatta olan nesiller için oldukça ürkütücü bir deneyim olan ve etkilerini uzun yıllar boyunca hissedeceğimiz bir durumdur. Özellikle çocuğu olan insanların yaşadığı birçok kaygıyla birlikte bir de çocuklarında bir travma yaratmadan bu dönemi sağlıkla atlatma isteği olduğundan yaşadıkları süreç daha da zor bir hal almaktadır. Bu süreci hem psikolojik hem de fizyolojik olarak daha rahat atlatmak adına Dünya Sağlık Örgütü (WHO, 2020)  başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluş çalışmalar yaparak yol gösterici olmaya çalışmıştır. Bu çalışmalardan destek alan birtakım öneriler aşağıdaki gibidir:

1) Kaliteli Bireysel Zaman Yaratmak

Salgın ile çoğumuzun hayatına daha önce hiç tecrübe etmediği bazı terimler girdi. Evde kalma ve sosyal mesafe bunlardan birkaçıdır. Biz yetişkinler ile birlikte çocuklarımız da bu dönemleri deneyimlemek zorunda kalmıştır. Bu durum birçok yönüyle olumsuz karşılanabilirken ebeveynler tarafından çocuklarla kaliteli zaman geçirmek için de bir fırsattır. Çocuklar evde kalma, sosyal mesafe ve hijyenik yaşama, yetişkinler kadar hızlı uyum sağlayamayabilirler. Bu olağan karşılanmalıdır. Nasıl bizler için günlük rutinlerimizden vazgeçmek oldukça zorsa, çocuklar için de okula gidememek, dışarıda oynayamamak gibi olağandışı durumlara alışmak kolay olmamaktır.

Bu durumda planlı olmak, zamanı iyi değerlendirmek önemlidir. Çocuğunuzla birlikte geçirmek için sabit bir süre belirlemeniz ve birden fazla çocuğunuz varsa, her çocuk için eşit süre ayırmanız gerekmektedir. Bu süre izafidir. Bir saat ya da yirmi dakika olabilir, bu sizin planlamanıza kalmış. Bu sistemi deneyimleyen ailelerde, çocukların bu günlük kaliteli zamanı ebeveynleriyle birlikte geçirmeyi dört gözle beklediği yönünde geri dönüşler olmuştur.

Zaman planlaması yapmak kadar içerik oluşturmakta oldukça önemlidir. Çocukların ne yapmak istediklerini sormak ve ona göre program yapmak iyi bir fikirdir. Öte yandan yeni şeyler keşfetmek de bu süreci birikim olarak değerlendirmek açısından oldukça önemli olacaktır. Bebekler ve küçük çocuklar dışarıdaki durumdan habersiz olabilirler. Ne olursa olsun, oyun oynayarak, tekerlemeler söyleyerek veya yüz ve el hareketleriyle eğlendirerek onlarla kaliteli zaman geçirebilirsiniz.

Okula ne zaman başlayacağını bilemediğimiz bir süreç içinde olan çocuklara, bazı okul ödevlerinde yardımcı olarak veya en sevdikleri dersleri öğreterek destek olabilirsiniz. Temel yemek pişirme ve temizlik gibi günlük işleri oyuna dönüştürebilir ve çocuklar için eğlenceli aktiviteler haline getirebilirsiniz. Ayrıca küçük çocuğunuza kitap okuyabilir veya çizim yaparken eğlenebilirsiniz. Evde birlikte egzersiz de yapabilirsiniz.

2) Olumlu Olmak

Bu süreç ebeveynler için idare etmesi güç bir durum olsa bile, çocukları sakinleştirmek, huzurlu olmalarını sağlamak zorunda kalabilirsiniz. Çocuğunuz huzursuz olursa ebeveyn olarak pozitif ve neşeli kalmak zor olabilir. Ancak bu durum için onlara bağırmak doğru bir seçenek değildir. Bu davranış biçimi ne ebeveynlere ne de çocuğa yardımcı olacaktır. Burada pozitif kalmak ve sürece pozitif katkı vermek yararlı olabilir.

Salgın öncesinde olduğu gibi, çocuklara bir şey öğretmek ya da yapmalarını sağlamak için olumlu pekiştirme ile telkinde bulunulmalıdır. Salgın dönemi daha hassas ve fazlaca mahrumiyet içerdiği için, bu dönemde kurduğumuz cümlelerin sihri daha fazla önem arz eder.

Çocukların ruhuna uymayan davranışları beklemek, tamamen yanılgıdan ibarettir. Çocuklar varoluşu gereği merakları üst seviyede varlıklar olduklarından dolayı, onların saatlerce sessiz kalmasını beklemek doğru olmaz. Çocukların sergilediği olumlu davranışları kutlamak, onların bu dönemde kendilerine olan güveninin kaybolmasına engel olacaktır.

3)Yeniliklere hazır olmak

Evde bir arada geçirilen zorunlu uzun zamandan sonra çocuklarda disiplinli davranmak zorlaşacak ve istemeyen davranışlarda bulunabilecektirler. İyi izlerseniz, çocuğunuzun sıkıntıda olduğunu anlayabilirsiniz. Huzursuzluklarını erken bir aşamada tespit edebiliyorsanız, onları eğlenceli bir aktiviteye dâhil ederek dikkatlerini dağıtabilirsiniz.

Küreselleşmenin doruklarında yaşadığımız son yıllarda, şu an yaşadığımız gibi bir salgının dünyayı bu hale getireceğini kimse tahmin edemezdi. Ve şu an içinde bulunduğumuz sürecinde nelere gebe olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek gerçek “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır.” Bir cenderenin içinde oradan oraya tüm dünya savruluyoruz. Tabii bizler ile birlikte çocuklar da savruluyor. Yeniliklere alışma durumu yaş ilerledikçe zorlaştığı düşünüldüğünde, çocuklar için yeni normale alışmak çok zor olmayacaktır.

4)Sakin Olmak

Dünya Sağlık Örgütü tarafından salgın ilan edilmesinin ardından hemen hepimiz adeta COVID-19 hakkında çıkan tüm haberleri okuyarak panik düzeyimizi artırdık. Tabii ki bu durum bizimle aynı zamanda yaşı fark etmeksizin çocuklarımıza da o kaygı yükledi(Bingham, 2020). O yüzden sakin olmak, bu noktada değerli bir kavramdır. Sürecinin öneminin farkında olmak, ancak tüm duyduğumuz haberlere inanmamak ve bilimi takip etmek, en doğru hareket olacaktır.

Ebeveyn olarak çocuğunuza o an için tahammül etmek çok zor olabilir. Bu tip durumda uzmanların önerisi, birkaç saniye durup derin nefes almaktır. Derin bir nefes almanın bir başka yöntemi de ebeveynlerin kendilerine vakit ayırmalarıdır. Devamlı suretle çocukla uğraşmak, ebeveynlerde bazı sıkıntılar yaratmaktadır. Bunun yöntemi bir süre çocuğu ekrana bağlı tutmak olsa da kendinizi iyi hissetmek ve daha iyi davranışlar sergilemek için bunu yapmanız gerekebilir.

5) Bilgi Vermek

İnsanın yaradılış olarak bildiği şey korkusunu azaltır. Çocukların öğrenim süreçlerine doğayı katmak, bilim ile anlatmak en doğru yol olarak gösterilir. Çocukların evde neden olduğunu anlatmak iyi bir yöntem olabilir ve onlara anlayabilecekleri şekilde COVID-19 hakkında yaşananlar ifade edilmelidir. İçinde yaşadığımız durum hakkında dürüst olmak fakat onların üzerinde korku yaratamayacak bir dil kullanılmalıdır.

Leave a Comment